top of page

Hüznün Affı

  • Mehmet Kaan İLDİZ
  • Feb 17, 2019
  • 1 min read

Kendime itiraf etmekte erken davrandığı ilk incitici duygu şimdiki en yakın dostum. Duygularla eşleşen ne kadar kelime varsa çoğunluğun verdiği kararlarla sınıflandırılıyor. Oysa insanın duyguyu ve anı yaşama biçiminin öznelliği hiçbir kelimeye sığdrılamaz. Kişilerin bu öznelliği görmezden gelmesiyle birini anlamak oldukça güçleşir. Çözümler ve çözülmeyi bekleyenler hem problemini hem de çözümünü aynı kelimelerde bulabilir. Kendi isminde, kendi kelimelerinde kendini bulamadıkça hayattaki akışını anlamak nafile.

İfade etmek yerine sessizliği tercih etmenin ilk nedeni kelimelerde kendini bulamamaktır. Bundan sonra sessiz bir arayış başlar. Bu arayışın herhangi bir yol göstericisi yoktur. Kim senin geçmediği bu ıssızlığın tek yolcusu arayışı başlatanın ta kendisi. Arayışın yorgun düşüreceğinden korkarak yalnızca yolumu uzatıyorum. Bu aksaklık devam ederse kendimi tanımakta güçlük yaşayacağım. Bu silik endişeler kalbimden silindikçe aklım bu korkuların yeniden var olma korkusunu yaşıyor. Bu çelişkilerinden zevk almaya başladım. Yolumun önündeki tüm engeller çelişkilerimdeki zıtlıklarla ortadan kaldırıyor. Anlamını bulamadığım hisler birbirini etkiliyor ve çeşitli sonuçlar doğuruyor. Ben yalnızca seyirci kalabiliyorum kendi iniş çıkışlarıma. Kendimi anlayacağımız ve anlatacağımız günler yakın! Kimi kandırıyorum? Sadeec algıladığıyla yaşayan insanların yanında kendi algılarına inanmayan insanlar. Algılayamadıklarımız bize ait değildir. Fikrimizle; fiziki yapısını adlandırdığımız ne varsa da bize ait değil. Fikrinin karıştığını kendinin sandığı an insan, insan olmadığını ve yalnızca fikri gibi sonsuz bir karıştırılmanın içine dahil olacağını öğrenir. Dayanılmaz gelen bu egemenliğin karşısındaki his tüm yaşamı yok edecek kadar güçlü. Bu gücün karşısında ne bir fikir durabilir ne de fikrin şekil verdiği bir varlık.

Bizi Takip Edin

©2018 by Ahtar Edebiyat

bottom of page