top of page

Asfalt Tutmayan Yolun Çıktığı Köy

Mehmet Kaan İLDİZ

A: “Burada görmüş olduğunuz yol asfalt tutmuyor. Ciddiymiş bana inanmıyor olabilirsiniz ama bugün bu yola 27. Kez asfalt dökülüyor. Dökülen bu asfaltın tutacağı muallak. Bakalım bu asfalt tutacak mı? Yolun son durumunu sizlere yarın ileteceğiz” Kamerayı kapatabilirsin.

B: Ne klişe yaptın arkadaş? Kısaca anlat geç işte. Aynı lafı döndürüp duruyorsun.

A: Ben görevimi yapıyorum. Kusura bakmayın.

B: Tamam tamam, tamirat devam ediyor. Dikkatli olun.

A: Teşekkür ederim. Ben Berk.

B: Ben de Kerem, memnun oldum.

Berk: Buradaki değişimin sebebi nedir? Yani bu kadar tamirata rağmen bozulan bu yolu neden yeniden yapmaya çalışıyorsunuz?

Kerem: Yolumuza giden, daha doğrusu köyümüze giden yolun kapanmasını istemiyoruz.

Berk: Haklısınız, başka bir yol alternatif araştırdınız mı?

Kerem: Tabii, şehir planlama uzmanları bile birçok alandan mühendislerle buralara gelerek tekrar tekrar araştırdılar. Birçok araştırmacı da tez yazmak için buraya geliyor. Ben de gelen gidenle tezin ve alanın öneminin ne olduğunu öğrendim.

Berk: Ne öğrendiniz?

Kerem: Bu toprak canlı.

Berk: Evet, bunu zaten biliyoruz. Siz nasıl bir canlılıktan söz ediyorsunuz?

Kerem; biz engel oluşturan bir canlıdan söz ediyoruz. Sadece toprak olsa komple kaldırır yol yaparız. Biraz toprak alıp kaldırsak döktüğümüz beton kırılıyor. Günün sonunda asfalt yine çatlıyor ve biz en başa dönüyoruz.

Berk: Çözüm önerin var mı?

Kerem: Yok, aslında köye arabayla gitmekten vazgeçersek hiçbir sorun kalmaz ama bu köye olan ulaşımı engeller. Biliyorsun, köyümüz ulaşılması zor bir konumda.

Berk: Köyün konumunu değiştirmeyi denediniz mi?

Kerem: Böyle bir şeyi neden yapalım? Gel de köyü sen ikna et. Ben elimden gelen her şeyi yaptım. Çok istiyorsan akşam gel, tüm köyle kendin görüş.

Berk: Olur, geleceğim. Şimdi haberi kapatmam gerekiyor.

“Evet güzel seyirciler… Bu akşam ‘Ücra’ köyünden canlı yayında sizlerle olacağız”


Bu yolun sırrı falan yok. Her şey bir yanlış algıdan meydana geldi. Algılar düşüncelere, düşünceler filtrelenmemiş görüşlere ve en sonunda ön yargı tüm yolu kapladı. Dediklerimi anlamak için köy halkını dinlemem gerekiyor.


Berk: “Tekrar merhaba, şuan Ücra köyündeyiz. Birazdan köylüler bize düzelmeyen/onarılamayan yolun sırrı-“


-Kerem Berk’in elindeki mikrofonu aniden aldı ve lafa girdi.


Kerem: “Herkese iyi akşamlar, bu köyün bir derdi var. Derdi sizsiniz. Bizi görmediniz, biz fark edilmek istedik ama siz bizi fark etmediniz. İnternetteki sanal histerilerde bir alay konusu olurken kimse gerçekten var olup olmadığımızı sormuyor. Sanallığın histerilerinde kayboldunuz, biz bizim yaşadığımızı bilmenizi istedik hepsi bu.”


-Berk mikrofonu geri alır.


Berk: Anladım, peki fark edildiniz, sonra ne yapacaksınız? Köyünüz ile ilgili anlatmak, tanıtmak istediğiniz neler var?


Kerem: Hayır, anlatmak istediğim bir şey yok.


Berk: Köyünüzün neyi meşhur?


Kerem: Yok kardeşim yok, dümdüz köy işte. Ötesi yok.


Berk: Bu kadar reklam neden o zaman? Yoksa bu tavrınızla mı ön plana çıkmak istiyorsunuz?


Kerem: Biz sadece görüşmek istedik, o kadar. Siz görülmeyi kabullenmek olarak görürken biz sadece yaşamda olan bulunabilirliğimizin peşinden gittik. Şimdi de biz gidiyoruz.


-Berk hastaneden kaçtığı gece karların arasında soğuktan titrerken bulundu. Psikiyatri tedavisinin 3. Haftasında doktoruna söylediği bir söz doktorunun dikkatini çekti.

“Ücra köşelerin gözleri toplumun göremediği sınırlarının hapsindeyken umut ışığı arar”


 

Comments


Bizi Takip Edin

©2018 by Ahtar Edebiyat

bottom of page