Bu Rüyanın Kırk Yıl Hatrı Olsun

Durulması en güç yerdeysen,kendi gücünü bulmaya yönelirsin.Tam da öyleyim.Kırılmışlıkları olan ve kendini hafifletmeye çalışırken başkasının ilişmesini istemediğim bir an'dayım.

'ARAFTAYIM'

Geçtiğim ilk yol ayaklarımda hala kanımın pıhtısını bırakmış vaziyette.Öyle olmasına rağmen bile pıhtılarımın saçtığı Lavanta kokusu geçmiş değil.O yolu ardımda bırakıp;yeni kararlar,yeni hedefler,sınırlar,hayaller ve umutlar barındırıp yürüdüğüm yeni yolda.Beni içine çeken türlü türlü azumetler bulunurken.Ben ışıltının gözümü kamaştırdığı bu yola giremiyor,bekliyordum.İçine girmek istediğim o yol fır fır dönen bir çark gibi.Zamansız,sınırsız bir lunapark gibi.Güneş ışınlarının içimi gıcıkladığı o yol sarı ışınlarıyla ve hafif turunculuğuyla dikkatimi çekiyor.Ucundan bir bakayım yola dedim.Leylaklar,karanfiller,laleler,lavantalar ilişmiş her yanına.Yemyeşil otların arasından bana başını uzatan bu çiçekler parıl parıl taşlarla bezenmiş.

İçimden bir ses: burası cennet gibi girersen kaybolursun dedi.

Peki bu merak ne olacak? Diyordum.Yolun saçtığı koku bile bu yola girmeye değer.Biraz daha uzattım o yola doğru kendimi.Bu sefer müzik çalmaya başladı bir anda.

"No clear mind-dream is destiny" Düş fısıltıları almaya başlamıştım bile. Düşten de mor bu yol bir adım daha almıştı beni içine.Derin düşüncelere daldığım an çark tekrar döndü ve müzik değişti.Jehan Barbur-Solgun Bir Gül Dokununca.Jehanım 'eğilip alıyorum' dedikçe, eğilip bir leylak alıyorum elime ve bu sefer çiçeklerime benim çoklarım düşmeye başlıyor.Bir adım daha yol alıyorum.Çark tekrar dönüyor ,bu sefer Müzeyyen Abla başlıyor şarkısına "huysuz ve tatlı kadın diyerek." O an benim gibi huysuz kadınlar için yüremeye başlıyorum.Yol üstünde kurulmuş bir masa görüyorum. Masa da bir kadeh şarap,bir kadeh rakı var.Elim şaraba gidiyor o an Ahmet Telli ilişiyor,eğilip yerden bir karanfil koparıp bana uzatıyor.

'Hep yanıldın ve yenilgilere uğradın ama atıldın yeni serüvenlere. Seni pervasız acemi' diyor.Karanfili kulağıma takıp uzaklaşıyor.Sonra rakı kadehine uzatıyorum elimi bu kez Ahmet Telli'nin çağırması üzerine Turgut Uyar'la karşılıklı rakı tokuşturuyoruz.İçimden hangi sihirli sözcüğü söyleyecek diye merak ederken..

"Durma! göğe bak.Sen mavi'leri olan özgür bir kızsın" diyor bana.Kaldırıyorum o an başımı göğe. Güneş ışınlarını yıldızlar saçarak yüzüme vurmaya başlıyor.Gündüz vakti yıldız olur mu hiç?diyip mantık arıyorken,yıldızlar önce saçlarıma dokunuyor sonra kadehime damlıyor.Yıldız dolu kadehi içmeye hazırlanırken çarkın tekrar döndüğünü fark ediyorum.Etraf Yeşilçam kokmaya başlıyor. Melul melul bakan Türkan Abla gelip oturuyor bu sefer masama.

-Türkan Abla senin bir şey söylemene gerek yok.Sen sadece bak! hatta beraber göğe bakalım.

Hoşuna gidiyor ve eğilip bir gonca uzatıyor,uzaklaşıp o güzel gözleri ile melul melul bakarak gidiyor.Ne anlatmak istedi acaba? derken,fırtına çıkmaya başlıyor.Paniklemiyorum,bekliyordum bu fırtınayı ve Türkan ablanın giderken anlatmak istediğini anlıyorum.

"kim bilir hangi gönüldür durağım"diyorum.Fırtınanın içinde goncayı hala sıkıca tutarak.Bu fırtınada kaybolucam ben galiba? Derken dalgalar sarı ışınlarla yarılıp açılmaya başlıyor.Nasıl oldu bu? dediğim an baktım çark tekrar dönmüş.İyi de kim döndürdü bu sefer? Diyordum.Sonra tekrar o masada otururken buldum kendimi- dalgaların arasında,altımda yeşillik,önümde mavilik-. Yeni Türkü şarkısını söylemeye başlıyor "geçse de yolumuz bozkırlardan denizlere çıkar sokaklar".Geçtiğim her sokak denizlere çıkarken ,dayanamayıp şarkı söylemeye başlıyorum. Ben şarkımı söylerken bir anda çark duruyor ve yolun başında buluyorum kendimi.Hangi yasak kelimeyi söyledim de çıktım o çarktan derken içimden söylediğim şarkının "öyle bir rüya"olduğunu fark ediyorum.

-Ah! Birsenciğim sana asla kızamam.

Uyanıp tekrar arafta buluyorum kendimi.Kalkıp bir kahve yapıyorum kokusu lavantalarımla karışıyor, diyorum ki bu rüyanın kırk yıl hatrı olsun.